
Friendship konusundan kelimeler okunuşları ve anlamları
Yazılı daha çok bu konudan olacak.
Kolay gelsin
kelime <okunuşu> anlamı
friendship < firendşip> arkadaşlık
go for a walk < go for e volk> yürüyüşe çıkmak I go for a walk on Sundays
chit-chat < çit çet > sohbet etmek
study together <stadi tugedır> beraber ders çalışmak
eat out <iit aut> dışarda yemek
It is Mike calling <it iz Mayk kolling> Ben Mike (arayan benim )
busy <bizi > Meşgul
No,not at all < no nat et oll > Hayır , pek değil
anything <eniting> hiçbirşey
would like < vud layk > istemek (kibarca)
That would be great < det vud bi gireyt > Harika olur.
What kind of movies do you like ?
comedy I like watching comedies.
romance
thriller <trillır>
sci-fi <say fay> bilim kurgu ---> uzun yazılışı science-fiction <sayns fikşın>
Offer <offır> teklif
invite < invayt> davet etmek invitation <inviteyşın> davet
accept < eksept> kabul etmek
refuse <refüzz> reddetmek
making excuse < meykin eksküiz> mazeret / özür bildirmek
*
Would you like to go to cinema this afternoon ? (bu öğleden sonra sinemaya gitmek ister misin ?)
reddetmek ( refusing) kabul etmek (accepting)
I am busy < ay em bizi > meşgulüm Yes, I would
I ' m not feeling well < ay em not fiiling vel > iyi hissetmiyorum I 'd love to
I have to study <ay hev to stadi > çalışmam gerek That sounds great
( kulağa muhteşem geliyor )
I have to stay at home < ay hev to stey et hom > evde kalmam gerek It seems great (harika görünüyor)
I am going to wash my hair <ay em going to voş may heiir> saçlarımı yıkayacağım
physically active <fiyzikıli aktiv> fiziksel olarak aktif , zinde
Ali is physically active today. He is going to play football.
event <ivent> olay , etkinlik
barbecue <barbeküü> ızgara,mangal yapılarak düzenlenen eğlenceli toplantı
bicycle race <baysıkıl reys> bisiklet yarışı
nature walking <naçur wolking> doğa yürüyüşü
have class party <hev klass parti> sınıf partisi vermek
go to a shopping mall < go to e şopping moll> bir alışveriş merkezine gitmek
join <coin> katılmak
attend < ettend> katılmak, devam etmek
I'm sure < ay em şurr> Eminim.
I guesss < ay gess > Sanırım, tahminimce
take the bus < teyk dı bas> otobüse bin
get off the bus < get of dı bas> otobüsten in
I hope <ay hop> Umarım ---> I hope you can come
----> I hope to see you there
competition < kompetiyşın> yarışma
We are organizing a tennis competition. Bring your rackets with you!
the date <dı deyt> tarih
the event <dı ivent> etkinlik , olay
the place < dı pleys > yer
have something in common <hev samting in kamın> ortak yönlere sahip olmak
back someone up <bek samvan ap> birisine arka çıkmak, desteklemek A good friend backs you up
stranger <sitrencır> yabancı
count on someone <kaunt on samvan> birisine güvenmek
buddy <badi> kanka
get on well with someone <get on vel vith samvan> birisiyle iyi geçinmek
other <adhır> başka
stay <sitey> kalmak (bi yerde kalmak)
forever <forevır> sonsuza kadar
closest <klozıst> en yakın
feel at home <fiıll et hom> kendini evinde hisset
enjoy yourself < encoy yursef> tadını çıkarın,iyi eğlenceler
I am not hungry = I ' m full = Tokum
mind < maynd > = akıl What do you have in your mind ? (aklında ne var?)
into / keen on / interested in ( ilgili olmak)
I am not into swimming . Yüzmekle pek ilgilenmem.
I am keen on cyling. Bisiklet sürmekle ilgileniyorum.
She is interested in cooking O yemek pişirmekle ilgileniyor.
attend < ettend> katılmak, devam etmek
pick .... up < pik ap > birisini bir yerden almak . Pick me up from the airport at 10 o'clock
organize <organayz> düzenlemek
count on < kaunt on> güvenmek We don't count on them (biz onlara güvenmiyoruz)
depend on < dipend on> güvenmek and they don't depend on us. ve onlar bize güvenmiyor
feel blue < fiyıl bluu> canı sıkılmak I got bored = I feel blue
hug < hagg> kucaklamak,sarılmak